Hoca Ahmet YESEVİ

Hoca Ahmet YESEVİ

 

07-01-2018
Ahmet Yesevi Türklerin manevi hayatına asırlarca hükmeden, Türk halk sufilik geleneğinin kurucusu; Arslan Baba´dan teslim aldığı emaneti insanlara "hikmet"leri aracılığıyla damla damla özümseten; kutsal emaneti Horasan Erenleriyle dünyanın dört bir bucağına ulaştıran; Türk diliyle yazdığı hikmetleriyle dilimizin gelişmesi ve zenginleşmesine büyük katkısı olan "Pir-i Türkistan", büyük Veli öncü şair...

 

 

Hoca Ahmet Yesevi’ nin Türk Dünyası için önemi videosu için tıklayınız.

Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın yayımladığı Hoca Ahmet Yesevi konulu dergi için tıklayınız.

 

 

 

HOCA AHMET YESEVİ HAKKINDA

 

07-01-2018Orta Asya’da İslamiyet’in yayılmaya başlamasıyla birlikte, Hicrî II. (M.VIII.) asırdan itibaren bölgede zahid ve sûfîler de görülmeye başlamıştır. Bugünkü Türkmenistan sınırları içinde bulunan Merv şehrinde dünyaya gelen Abdullah b. Mübârek (M. 181/797) hem hadis âlimi hem de zahid ve sûfî idi. Merv şehrinde iki tekke (ribât) kurduğu ve buralarda halkı irşad ettiği nakledilir. Özbekistan sınırları içinde bulunan Nahşeb (bugünkü adı Karşı) ve Tirmiz şehirleri de birçok âlim ve sûfînin yetiştiği bölgelerdi. “Sûfîyi hiçbir şey bulandıramaz, aksine her şey onunla saf ve duru hâle gelir.” diyen Ebû Türâb Nahşebî (ö. 245/859-860) ile velîlik konusundaki fikirleriyle tanınan ve çok sayıda Arapça tasavvufî eser kaleme alan Hakîm Tirmizî (m. 320/932-933) bu sûfîlerin en meşhurlarındandır. Hakîm Tirmizî’nin kabri Tirmiz şehrinde hâlâ önemli bir ziyâretgâhtır.

 

Buhara ve Semerkand ise hem alimleri hem de sûfîleriyle Orta Asya’nın en önemli kültür merkezleriydi. Buhara’nın Kelâbâz (Kelâbâd) Mahallesi’nde yaşayan Ebû Bekir Muhammed b. İshâk Kelâbâzî (ö. 380/990) tasavvufun öğretilerini et-Ta‘arruf li mezhebi ehli’t-tasavvuf isimli Arapça eserinde toplamış, ayrıca Bahru’l-fevâid isimli eserinde bazı hadislere tasavvufî yorumlar yapmıştır.

Tekke âdâbını tespit eden ve düzenlediği semâ meclislerinde okuduğu âşıkâne şiirlerle tanınan Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr (ö. 440/1049), bugün Türkmenistan’da bulunan Meyhene’de yaşamış ve orada vefat etmiştir. Türkmen halkı arasında “Mene Baba” lakabıyla anılır. Hayatı, menkıbeleri ve sözleri Muhammed b. Ebû Ravh Lütfullah’ın (ö. 541/1147) Hâlât u Sühanân-ıŞeyh Ebû Sa‘îd ve Muhammed b. Münevver’in Esrârü’t-tevhîd fî makâmâti’ş-Şeyh Ebî Sa’îd isimli Farsça eserleriyle günümüze ulaşmıştır. Mevlânâ Celâleddin Rûmî’ye nispet edilen ve: “Yine gel, yine gel, ne olursan ol, yine gel” diye başlayan meşhur rubâî de aslında Mevlânâ’dan iki asır önce yaşayan Ebû Sa‘îd-i Ebü’l-Hayr’ın şiirleri arasında yer almaktadır.

 

Keşfu’l-mahcûb isimli eserin müellifi Hücvîrî (ö. 465/1072) Fergana bölgesinde bazı mutasavvıflarla karşılaştığını, buradaki halkın şeyhlere “Bâb” dediğini nakleder. Aslında bu durum Orta Asya’daki diğer bölgeler için de geçerlidir. Ahmed Yesevî’nin bir süre yanında eğitim aldığı Otırarlı Arslan Bâb ile Arslan Bâb türbesi içinde kabirleri olan Karga Bâb ve Laçin Bâb da bu unvanı taşımaktaydılar. Nesebnâme’lerde Ahmed Yesevî’nin babası, dedesi ve diğer bazı akrabalarının “Şeyh” olarak zikredilmesi, bu bölgede Yesevî’den önce de tasavvufî hareketlerin önemli derecede etkili olduğunu göstermektedir. Bu şeyh ve dervişlerin göçebe ve yerleşik Türkler arasında, özellikle Sirderya kenarlarında ve bozkırlarda basit Türkçe ile halka hitap ederek İslâm’ı ve tasavvuf ahlâkını yaydıkları anlaşılmaktadır.

 

Orta Asya genelde fütüvvet ve melâmet vasfıyla öne çıkan Horasan tasavvuf kültürünün etkisi altındaydı. Bununla birlikte Semerkand ve Buhara gibi şehirlerde güçlü medreseleri ve alimleri olan bu muhit, Horasan’ın kalenderî meşrep sûfîlerinin yayılması için pek müsait bir zemin değildi. Orada ancak dinî kurallara sıkıca bağlı bir tasavvuf anlayışı gelişip yayılabilirdi ve neticede öyle oldu. Bağdat Nizâmiye Medresesi’nde eğitim görüp hoca olmuş, sonra Horasan tasavvuf kültüründe yetişmiş bir sûfî olan Yûsuf Hemedânî, Mâverâünnehr’deki birkaç müridine irşad izni verip halife olarak tâyin ettiği zaman Orta Asya’nın en önemli iki tasavvuf ekolünün tohumlarını da atmış oluyordu.

 

Yûsuf Hemedânî’nin (ö. 535/1140) iki önemli müridi Hoca Ahmed Yesevî ve Abdülhâlik Gucdüvânî sonraları Orta Asya’nın en yaygın tarikatları olan Yeseviyye ve Hâcegân (sonraki adıyla Nakşbendiyye) isimli tasavvuf ekollerinin kurucusu olmuşlardır. Yûsuf Hemedânî’nin kaleme aldığı bazı tasavvufî eserler günümüze ulaşmıştır. Bunlardan en meşhuru Rutbetü’l-hayat isimli Farsça eserdir. Yûsuf Hemedânî’den dinî ve tasavvufî eğitim aldıktan sonra kendi memleketi olan Yesi’ye dönüp orada halkı irşâd eden Hoca Ahmed Yesevî, Orta Asya’nın manevî hayatında derin izler bırakmış önemli bir mutasavvıftır.

 

 

25.10.2023 37